Behçet Necatigil Şiir Ödülünü Kim Aldı? Kayseri’de Bir Genç Yazarın Hikayesi
O Anı Beklemek
Bazen bir ödül, insanın hayatını değiştiren bir şey değildir. Ama bir yazar için, bir şair için, bu ödüller anlamını katlayarak büyütür. Behçet Necatigil Şiir Ödülü de işte böyle bir ödüldür. Kayseri’de, kendi dünyasında yazmaya çalışan, duygularını kâğıda döken bir genç olarak, o ödülün bana verilmesini hayal ederdim.
O sabah, bir şubat günüydü. Dışarıda kar yağıyor, Kayseri’nin soğuk havası tüm şehri sarhoş etmişti. Kahvemi demleyip penceremden dışarıyı izlerken, telefonuma bir bildirim geldi. Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nün kazananı açıklanmıştı. Bir anda tüm dünya susmuş, zaman durmuş gibi oldu. Ama ne yazık ki, bu yıl ödülü ben almadım.
Ödülün Adı, Kendi Hikayem
Evet, bu yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan kişi, en yakın arkadaşım Ayşe oldu. Bu ödülün onun olması, kafamı karıştıran bir durumdu. Onun bu ödüle layık olduğunu biliyordum, ama işte o an, kendi içimde tam anlamıyla kabul edemedim. Ayşe ile birlikte yazdık, birlikte düşündük, birbirimize cesaret verdik. Ama işte o an geldiğinde, bu ödülün onu bulması, biraz da sanki kendi duygularımın kaybolduğu, Ayşe’nin ışığında silindiği bir anı gibi geldi bana.
Telefonu kapattım, birkaç dakika sessiz kaldım. Sonra derin bir nefes aldım. Belki de bu, bu yolculuğun bir parçasıydı. Bir yazar, sadece ödül almak için yazmaz, değil mi? Belki de asıl ödül, yazdıklarının insanların ruhuna dokunmasıydı. Ama o an, yine de bir hayal kırıklığı sardı içimi.
Ayşe’nin Gözlerindeki Işık
Sonraki günlerde Ayşe ile buluştuk. Kayseri’nin arka sokaklarında, eski kafelerinden birinde, karşımda oturuyor ve gülüyordu. Ona ne kadar sevindiğini anlatırken, gözlerinden bir dünya mutluluk fışkırıyordu. “Beni bu ödül mutlu etti ama seninle paylaşmak istiyorum,” dedi. Ve ben, bir anlık tüm kırgınlığımdan arınarak gülümsedim. Ayşe’nin kazanması, en az benim kazanmışım gibi hissettirdi. Çünkü onunla bir yolculuğa çıkmıştık. Ve onun başarısı, benim de başarım olmuştu.
O an, kendimi biraz daha hafif hissettim. Belki de ödüller bu kadar önemli değildi, ya da belki de biz çok fazla ödülleri, zaferleri kutsallamıştık. Ayşe’nin bana gülümsediği o an, beni bir şekilde huzurlu kıldı. Ödül, Ayşe’nin elindeydi ama ben de o ödülün parçasıydım. Onunla birlikte yazmış, birlikte düşlemiştik.
Yazar Olmanın Gerçek Anlamı
Kayseri’de, soğuk bir kış akşamı, bir kafenin köşesinde otururken, yazmak bana bir anlam daha kazandı. Bazen bir ödül, çok fazla anlam ifade etmeyebilir. İnsanlar başarıyı kutlar, insanlar başarısızlıkları sindirir. Ama bir yazar için, asıl başarı yazdığı kelimelerde, hissettiklerinde ve okurlarının kalbinde yaşar. O sabah, ödül haberini aldığımda yaşadığım hayal kırıklığı, bir anda yerini derin bir huzura bıraktı.
Ayşe’nin kazandığı ödül, onun hikayesinin bir parçasıydı ama aslında ben de o ödülün bir parçasıydım. Belki de işin sırrı, sadece ödül almakta değil, yolculukta ve birbirimize destek olmakta yatıyordu.
—
O an, Kayseri’nin karla kaplı sokaklarında yürürken, şehri bir başka gözle gördüm. Bazen hayat, en büyük ödülleri bizden alır, en güzel yazıları biz yazamadan, başkaları alır. Ama yazmanın gerçek ödülü, kelimelerle insanları dokunabilmektir. Ayşe’nin ödülünü kutlamak, en büyük ödülüm oldu.