İçeriğe geç

Türklerin ilk alfabesi kime ait ?

Türklerin İlk Alfabesi Kime Ait? Antropolojik Bir Yolculukla Yazının Köklerine

Kültürlerin derinliklerine dalmayı seven bir antropolog olarak her seferinde beni büyüleyen şey, insanın kendini ifade etme biçimleridir. Sesin, sembolün ve ritüelin birleştiği yerde bir toplumun ruhu yatar. Türklerin ilk alfabesi konusu da işte bu ruhun taşlara kazındığı bir dönemin kapısını aralar. Bu yazıda, Türklerin ilk alfabesinin kime ait olduğu sorusunu yalnızca tarihsel değil, aynı zamanda antropolojik bir bakışla ele alacağız. Çünkü bir alfabe sadece harflerden değil; kimlik, inanç ve topluluk belleğinden doğar.

Yazının Kökenine Yolculuk: Türklerin İlk Alfabesi

Türklerin ilk alfabesi olarak kabul edilen Göktürk Alfabesi ya da diğer adıyla Orhun Alfabesi, 8. yüzyılın ilk yarısında Orhun Yazıtları’nda karşımıza çıkar. Bu yazı sistemi, Göktürkler olarak bilinen ikinci Türk kağanlığının kültürel mirasıdır. Ancak “kime ait?” sorusu yalnızca bir halkın adıyla değil, o halkın dünyayı nasıl anlamlandırdığıyla da ilgilidir.

Göktürk alfabesinin oluşumu, sadece teknik bir buluş değil, Türklerin doğa, toplum ve kutsallık anlayışının bir yansımasıdır. Her harf, bir sesin ötesinde bir kozmos sembolü taşır. Bu yönüyle alfabe, yazının ötesinde bir dünya görüşünün taşlaşmış hâlidir.

Antropolojik Açıdan Göktürk Alfabesi: Bir Semboller Sistemi

Antropoloji açısından yazı, yalnızca bilgi aktarma aracı değildir; aynı zamanda kimlik inşa eden bir semboller sistemidir. Göktürk Alfabesi bu anlamda Türklerin kültürel kodlarını çözmemizi sağlayan en güçlü anahtarlardan biridir.

Her harf, gökyüzüyle yer arasındaki dengeyi, insanla doğa arasındaki bağı temsil eder. Bu alfabenin “runik” (çentik benzeri) yapısı, hem taş üzerine kazınabilir olması hem de ritüelistik bir anlam taşımasıyla dikkat çeker. Göktürkler için yazı, sadece bir kaydetme aracı değil, evrenle kurulan iletişimin bir formudur.

Taşa kazınan harfler, bir anlamda ölümsüzlüğün aracıydı. Bu yönüyle alfabe, sadece sesleri değil, topluluğun ruhunu da koruma görevini üstlenmiştir.

Ritüeller ve Yazının Kutsallığı

Göktürk toplumunda yazı, tıpkı bir ritüel gibi kutsal bir eylem sayılırdı. Orhun Yazıtları yalnızca tarihi olayları değil, bir halkın “varlık nedenini” anlatır. “Üze kök Tengri asra yagız yer kılındukta…” (Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında) ifadesi, bir metinden çok, kutsal bir anlatı gibidir.

Bu bağlamda yazının kendisi bir tür kült ritüeli hâline gelir. Yazmak, konuşmakla değil, gökle konuşmakla eşdeğerdir. Bir antropolog gözüyle bakıldığında, bu alfabenin doğuşu; toplulukların doğayla ve kutsalla kurduğu ilişkinin somut bir tezahürüdür.

Topluluk Yapısı ve Kimlik İnşası

Göktürklerin toplumsal yapısı, yazıyla iç içe geçmiş bir kimlik bilinci taşır. Kağan, sadece bir yönetici değil; “Tengri tarafından görevlendirilmiş” bir figürdür. Bu anlayış, yazıtların diline de yansır. Göktürk alfabesi, devlet ideolojisinin ve toplumsal bütünlüğün taşıyıcısı olmuştur.

Antropolojik olarak bu, yazının yalnızca elit sınıfa değil, tüm topluma ait bir kimlik simgesi hâline geldiğini gösterir. Her taş yazıt, bir “biz kimiz?” sorusuna verilen cevaptır. Bu alfabe, Türklerin hem geçmişiyle bağ kurmasını hem de kendilerini evrende konumlandırmasını sağlamıştır.

Göktürk Alfabesinin Sembol Gücü

Göktürk alfabesinde 38 harf bulunur ve her biri hem ses hem de sembolik bir anlam taşır. Dik ve keskin çizgiler, doğanın sertliğini ve istikrarını; kavisli hatlar ise yaşamın döngüsünü simgeler. Bu biçimsel özellikler, yalnızca estetik değil, kozmolojik bir düzenin de göstergesidir.

Bu yazı biçimi, taş üzerinde yükselen bir dua gibidir. Antropolojik olarak bakıldığında, bu tür sembolik sistemler, bir halkın doğayı nasıl algıladığını anlamamıza yardımcı olur. Göktürkler için yazmak, evrenle bağ kurmakla eşdeğer bir eylemdi.

Sonuç: Taşlara Kazınan Ruh

Türklerin ilk alfabesi Göktürk Alfabesi’dir ve bu alfabe Göktürklere, yani Türklerin atalarına aittir. Ancak bu aidiyet sadece tarihsel değil, kültürel ve ruhsal bir bağlam taşır. Yazı, bir halkın kendini evrende nasıl konumlandırdığını gösteren en güçlü aynadır.

Göktürk alfabesiyle yazılmış her kelime, göğün altındaki bir kimliğin yankısıdır. Bu alfabe, yalnızca Türklerin değil, insanlığın yazıya kazınmış kolektif bilincinin bir parçasıdır.

Türklerin ilk alfabesi kime ait? sorusuna verilecek en derin cevap şudur:

Bu alfabe, gökle konuşmayı bilen bir halka; taşlara ruh kazıyan bir topluma aittir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort bonus veren siteler
Sitemap
prop money